İDDİANAME VE YARGILAMAYA KONU "İNSANLIK ADINA FAYDASI OLMAYAN BEYİNSİZ" SÖZÜ KABA HİTAP OLARAK KABUL EDİLSE DE "SOYTARI" SÖZÜNÜN, AÇIKÇA KATILANIN ONUR, ŞEREF VE SAYGINLIĞINI RENCİDE EDEBİLECEK NİTELİKTE OLDUĞU-SANIĞIN HAKARET SUÇUNDAN CEZALANDIRILMASI GEREKİRKEN SOYTARI SÖZÜNÜN KABA VE NEZAKET DIŞI HİTAP TARZI KABUL EDİLEREK HAKARET SUÇUNUN UNSURLARI OLUŞMADIĞINDAN BAHİSLE SANIĞIN BERAATİNE KARAR VERİLMESİNİN USUL VE YASAYA AYKIRI OLDUĞU-BOZMA

T.C.

SAKARYA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

6. CEZA DAİRESİ

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

İSTİNAF KARARI

Hükmün Bozulması

Esas No    : 2022/2690

Karar No   : 2023/1381

 

İNCELENEN KARARIN:

 

MAHKEMESİ   : Sakarya 9. Asliye Ceza Mahkemesi

TARİHİ             : 16/05/2022

NUMARASI     : 2022/145 (E) ve 2022/292 (K)

KATILAN          :

VEKİLİ              : Av.İbrahim ADIYAMAN

SANIK              :

SUÇ                 : Hakaret

SUÇ TARİHİ      : Aralık 2020

HÜKÜM           : Beraat

İSTİNAF BAŞVURUSUNDA

BULUNAN       : Katılan vekili - 17/05/2022, 30/05/2022

 

Yerel mahkemece verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmakla, 5271 sayılı CMK'nın 279. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda;

Dairenin yetkisi, başvurunun süresi, kararın niteliği ve başvuranın sıfatı yönünden başvuranın istinaf başvurusunun kabul edilebilir olduğuna ve 5271 sayılı CMK'nın 280.maddesi gereğince başvurunun esası hakkında inceleme yapılmasına karar verilmekle işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine  göre yapılan incelemede;

Yargıtay 4.Ceza Dairesi'nin 21/12/2010 tarih, 2009/28719 Esas ve 2010/21390 Karar sayılı kararında "işiniz gücünüz yatmak, terbiyesiz soytarı" şeklinde sözlerin Hakaret suçu olarak kabul ettiği, yine Yargıtay 18.Ceza Dairesi'nin 06/12/2017 tarih, 2015/38630 Esas ve 2017/14467 Karar sayılı kararında, "soytarılar" şeklindeki sözün hakaret suçuna vücut verdiğini kabul ettiği, mahkemenin beraat kararına esas aldığı ve kararın gerekçesinde atıfta bulunduğu Yargıtay kararları incelendiğinde, bu kararlarda "soytarı" sözünün geçmediği, ağır eleştiri ve rahatsız edici sözlerin yer aldığı olaylara ilişkin olduğu, iddianame ve yargılamaya konu "insanlık adına faydası olmayan beyinsiz" sözü kaba hitap olarak kabul edilse de, yine iddianamede yer alan yargılama konusu "soytarı" sözünün, yukarıda belirtilen Yargıtay kararları ışığında değerlendirme yapıldığında, açıkça katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olduğu, sanığın hakaret suçundan cezalandırılması gerekirken soytarı sözünün kaba ve nezaket dışı hitap tarzı kabul edilerek hakaret suçunun unsurları oluşmadığından bahisle sanığın beraatine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla;

 24/10/2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı  kanunun 27.maddesi ile değişik CMK’nın 280/1-e ve CMK 289/1 maddeleri uyarınca  HÜKMÜN BOZULMASINA,

Dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

Dair; CMK'nın 286/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere, 27/04/2023 tarihinde, Üye Hakim 'nun karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildi.

 

 

  Başkan                                       Üye                            Üye                              Katip

          ¸e-imzalıdır                ¸e-imzalıdır                   ¸e-imzalıdır               ¸e-imzalıdır

 

KARŞI OY GEREKÇESİ

 

 

1-Esas yönünden:

İlk derece mahkemesinin tesis ettiği beraat kararı yerinde olmamakla birlikte sanık hakkında mahkumiyet kararı değil, TCK'nın 129/1.maddesi gereğince CVYO kararı verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şöyle ki;

Hakaret suçları için TCK'nın 129. maddesinde tahrik hükmü özel olarak düzenlenmiş olmakla birlikte haksız tahrik konusunu düzenleyen ve TCK'nın genel hükümlerinden olan 29. maddesine ilişkin uygulamanın hakaret suçlarındaki haksız tahrik konusunun diğerlendirilmesinde de dikkate alınması gerektiği açıktır.

 TCK'nın 29. Maddesi gereğince bir suç haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi ile işlenmişse, tahrik indirimi yapılmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/1-1416 E 2013/41 K ve 2011/1-436 E 2012/190 K sayılı kararında da hükmedildiği üzere  haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı, b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,   c) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,    d) Haksız tahrik teşkil eden fiil, mağdurdan sadır olmalıdır.

Yine Yargıtay 4.CD'nin  2019/8321 E 2020/3839 K sayılı kararında: "  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun birinci kitap, ikinci kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı ikinci bölümde yer alan "haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı TCK'da tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.  5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için  şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir.  Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı, bu fiil haksız olmalı, fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı ve haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç işlenmişse tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Öte yandan haksız tahrik, haksız bir fiilden etkilenen failin ruhsal durumundan dolayı kusurunun azaldığı görüşüne dayanmakta olup, buna göre müşterek failler yahut fail ve şerikler arasında yalnızca şahsında bu koşullar gerçekleşen fail bakımından uygulanmalıdır. " denilerek haksız tahrik hükümleri açısından genel bir çerçeve çizilmiştir.

Görüldüğü üzere haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için haksız fiilin mağdurdan sadır olması gerekir. Örneğin fail, suçu haksız fiilde bulunan kişiye karşı değil de onun yakınına karşı işlerse haksız tahrik indiriminden yararlanamaz. Bu ilkeye karşın, sanığın haksız tahrik indiriminden yararlanması için haksız fiilin ille de sanığa yönelmiş olması şartı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, katılandan kaynaklanan haksız fiilin bizzat sanığa yönelmediği gerekçesiyle sanığın eyleminin haksız fiile tepki olarak gerçekleşmediğini söylemek mümkün değildir. Zira Yargıtay CGK'nın 2012/1-1416 E  2013/41 K sayılı ve benzer bir çok kararlarında vurgulandığı üzere haksız tahrik değerlendirilirken "etki-tepki" dengesine dikkat etmek gerekir.  Katılanın haksız fiili olmasaydı, atılı suç işlenmeyecekti denilebildiğinde haksız tahrik durumunun da mevcut olduğu kabul edilmelidir Çünkü haksız tahrik hükümlerinin uygulanması için  suçun haksız tahrikte bulunan kişi karşı işlenmesi şartı vardır ama failin haksız eylemin muhatabı olması şartı yoktur.

Bu açıklamalara göre somut olayı değerlendirmek  gerekirse:

İncelenen dosya içeriğine göre    öğretim üyesi olan katılanın, katıldığı ulusal ölçekte ayın yapan bir TV kanalında          üniversite öğrencilerinin barındığı yerler için "Fuhuş yuvaları" benzetmesi yaptığı, hatta programdaki diğer katılımcıların bu ithamın çok ağır olduğunu söyleyip uyarıda bulunması üzerine katılanın iddiasında ısrarcı olduğu, "somut olarak bildiğim şeşler var, gelin size göstereyim" diyerek sözlerini geri almadığı, bu hususta kamuoyunda büyük bir tepki oluştuğu, katılanın sözleri sebebiyle katılan hakkında idari soruşturma icra edildiği gibi çok sayıda bayanın şikayeti üzerine Halkın Bir Kesimini Sosyal Sınıf Din Mezhep Cinsiyet, Bölge Farklılığına Dayanarak Alanen Aşağılama suçundan katılan aleyhinde kamu davası açıldığı, Küçükçekmece 18.Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/140 E 2022/344 K sayılı kararıyla katılanın mahkumiyetine karar verildiği, kararın istinaf incelemesi aşamasında olduğu anlaşılmıştır.

Katılanın yukarıda anlatılan sözlerinin bir genelleme içerdiği, bir çok bayan üniversite öğrencisini namusu yönünden töhmet altında bıraktığı, bu yüzden de katılanın sözlerine karşı toplumda büyük bir tepki oluştuğu, katılana karşı gerçekleşen hakaret eylemleri için başka bir sebebin bulunmadığı, bu durumda da  hakaret eylemlerinin katılanın haksız fiil niteliğindeki sözlerinden dolayı gerçekleştiğinin kabulünde isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.

 

2-Usül Yönünden:

CMK'nın 272. Maddesinde İstinaf mahkemelerinin İlk Derece Mahkemelerinden verilen kararlara karşı İstinaf mercii olduğu belirtilmiştir. Aynı kanunun 278. ve devamı maddelerinde İstinaf yoluna başvurulan kararlarla ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi Dairesinin nasıl bir yol izleyeceği açıkça düzenlenmiştir.

Buna göre Bölge Adliye Mahkemesi dairesi ilk derece mahkemesinin kararında usule ve esasa ilişkin bir hukuka aykırılık görmediğinde İstinaf Başvurusunun esastan reddine karar verir. (CMK 280/1-A)

İstinaf Mahkemesi CMK'nın 303. Maddesinin 1. Fıkrasının a-c-d-e-f-g-h  bentlerinde yer alan hukuka aykırılıklardan birisini tespit eder ise; hukuka aykırılığı düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir. (CMK M. 280/1-a)

Ceza miktarının alt sınırdan verilmesini gerekli görür ise; hukuka aykırılığı düzelterek istinaf başvurusunun reddine karar verir. (CMK M. 280/1-b)

Olayın daha fazla araştırılmasına gerek olmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekiyor ise; hukuka aykırılık düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir.  (CMK M. 280/1-c)

İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir.  (CMK M. 280/1-d)

 

Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verir.,(CMK m.280/1-e)

İSTİNAF kelime manası olarak; yeniden başlamak, baştan almak demektir.

 

Görüldüğü gibi kanuni düzenleme son derece açık olup, dairemizin ilk derece mahkemesinin hukuki nitelendirmesinden farklı bir nitelendirme ile CVYO kararını kaldırarak mahkumiyet kararı verilmesi için  bozma kararı vermesi, hükmün bozulup ilk derece mahkemesine gönderilmesine imkan veren sınırlı sebepler arasında yer almadığından, açıkça Kanuna aykırıdır.

Bu sebeplerle davanın yeniden görülmesi kararı alınması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.       

                                                                                                               Üye

 

                                                                                                        e-imzalıdır

Diğer Kararlar