MAHKEMECE TARAF SIFATLARININ KARIŞTIRILMASI-DAVALIYA ISLAH İÇİN SÜRE VERİLMESİ-ISLAH DİLEKÇESİNİN KARŞI DAVA DİLEKÇESİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU-KARŞI DAVA HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ-BOZMA-

T.C.

İSTANBUL

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

10. HUKUK DAİRESİ

 

 

DOSYA NO      : 2020/1462

KARAR NO      : 2020/1604

 

 

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

İ S T İ N A F   K A R A R I

 

BAŞKAN          :

ÜYE                 :

ÜYE                 :

KATİP              :

 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ   : SAKARYA 2. AİLE MAHKEMESİ

TARİHİ             : 26/06/2020

NUMARASI     : 2018/625 Esas, 2020/279 Karar

İSTİNAF KANUN YOLUNA

BAŞVURAN DAVALI    :

VEKİLİ              : Av. İBRAHİM ADIYAMAN

DAVACI           :

VEKİLLERİ        :

DAVANIN KONUSU     : BOŞANMA

KARAR TARİHİ : 22/12/2020     

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH         : 24/12/2020

 

Mahalli mahkemece verilen karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde,

Dosya incelendi;

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ  :

 

Davacı dava dilekçesinde; davalı ile Eylül 2015 tarihinde evlendiklerini, 2016 doğumlu bir çocuklarının olduğunu, son zamanlarda şiddetli geçimsizlik yaşadıklarını belirterek anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece tensip ile duruşma günü tayin edilmiş, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmemiştir.

Mahkemece tarafların beyanları alındıktan sonra 06/02/2018 tarihinde tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına, çocuğun velayetinin babaya verilmesine, anne ile şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir.

 

Davalı kadının istinaf talebinde bulunması üzerine Dairenin 2018/1026 Esas-2018/526 Karar sayılı ilamıyla; "mahkemece taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyan ile iddia ve savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilip ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanarak gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmek üzere, davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine" karar verilmiştir.

 

22/11/2018 tarihli duruşmada, mahkemece kadının davacı sıfatıyla, erkeğin ise davalı sıfatıyla beyanları alınmış, "Davacı yana davasını çekişmeli boşanma olarak ıslah etmesi ve dava dilekçesi formatında davaya konu  olayları sıra numarası altında buna dair  delillerini taleplerini ve diğer hususları içerir iki nüsha halinde ıslah dilekçesi sunması için iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içinde bildirmediği takdirde mevcut duruma göre karar verileceğinin ihtarına, Islah dilekçesi mahkemeye sunulduğunda bir nüshasının davalıya tebliğine ve tensip zaptındaki 4 nolu ara karar gereği gerekli ihtarları taşir şekilde davalı tarafa tebliğine," karar verilmiştir.

 

Davalı kadın vekili 06/12/2018 tarihinde ıslah talebinde bulunan davacı vekili olarak vermiş olduğu dilekçede, erkeğin çevresine sürekli borçlanması, konuta defalarca icra dairelerinde ödeme emirleri gelmesi, haciz için icra memurları ve avukatlar gelmeye başlayınca huzurun bozulduğunu, erkeğin evin giderlerinin asgari kısmını dahi karşılayamadığını, çeşitli kişilerden müvekkilini borç almaya gönderdiğini, işi ile ilgili müvekkiline bilgi vermediğini, sadakatsiz davranışlarda bulunduğunu, 06/11/2016 tarihinde erkeğin ailesinin yanında yaşamak zorunda kaldıklarını, eşini ciddiye almadığını, değer vermediğini, müvekkilinin dışarı çıkmasına karıştığını, ailesini ziyarete gitmesine izin vermediğini, bir seferinde bu sebeple çıkan bir tartışmada kolunu kıvırarak sert bir şekilde dolaba doğru ittirdiğini, müvekkilinin telefonuna el konulduğunu, erkeğin ablasının kovması üzerine müvekkilinin boşanmaya karar verip baskı ile hazırlanan anlaşmalı boşanma protokolünü imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin duygusal fiziksel ve ekonomik şiddete maruz kaldığını belirterek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, 750,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasının, 500,00 TL tedbir-iştirak nafakasının ve 100.000,00 TL manevi tazminatın karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Kadın vekili tarafından verilen bu dilekçe 07/01/2019 tarihinde davacı erkeğe tebliğ edilmiştir.

Davacı erkek 07/12/2018 tarihli dilekçesinde, mahkemece verilen süre içinde  delillerini ve cevaplarını sunduğunu, ıslah dilekçesindeki beyanların doğru olmadığını belirterek davanın davacı yönünden kabulüne, davalı tarafın taleplerinin reddine karar verilerek boşanmalarına, çocuğun velayetinin tarafına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Erkek tarafından verilen bu dilekçe cevap dilekçesi olarak 25/12/2018 tarihinde kadın vekiline tebliğ edilmiştir. Kadın vekili cevap vermemiştir.

 

14/03/2019 tarihli duruşmada, mahkemece davalının süresinde cevap dilekçesi ve delil dilekçesi sunmadığı zapta geçilmiştir.

 

14/03/2019 tarihli duruşmada davacı erkek vekili: "verdiğimiz dilekçeyi tekrar ederiz, tanıklarımıza tebligat çıkartılsın, taraflar gösterildiği için biz ıslah dilekçesi sunmadık, biz boşanmak istiyoruz, cevap dilekçemizi, davaya cevap dilekçesini sunduğumuz şekilde devam etmek istiyoruz, beyanda bulunmak için kısa bir süre talep ederiz, sunacağımız başka bir beyan dilekçemizde yoktur" şeklinde beyanda bulunmuş, davalı kadın vekili: bizde ıslah olarak verdiğimiz dilekçeyi tekrar ederiz, biz davacı değiliz ancak bizde davanın devam etmesini istiyoruz, buna dair sunacağımız başka bir beyan dilekçemizde yoktur, tanıkarlımız dinlensin" şeklinde beyanda bulunmuş, mahkemece davalıya delillerini ve tanıklarını ibraz etmesi için süre verilmiştir.

 

20/06/2019 tarihli duruşmada: "Davacı her ne kadar geçen celse sunacakları başka bir dilekçelerinin olmadığını beyan etmiş ise de, cevap dilekçesi olarak verdiği dilekçesinde vakıa bulunmadığı, dava dilekçesi ve ıslah formatında olmadığı, tanıklara hangi vakıaların sorulacağı belli olmadığı anlaşılmakla tahkikat ssafhasına geçilmesine dair ara karardan dönülmesine, Davacı yana davasını çekişmeli boşanma olarak ıslah etmesi ve dava dilekçesi formatında davaya konu  olayları (sıra numarası altında) ve bu vakıalara dair  delillerini, taleplerini ve diğer hususları içerir iki nüsha halinde ıslah dilekçesi sunması için iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içinde bildirmediği takdirde mevcut duruma göre karar verileceğinin ihtarına, (ihtarat yapıldı) Islah dilekçesi mahkemeye sunulduğunda bir nüshasının davalıya tebliğine ve tensip zaptındaki 4 nolu ara karar gereği gerekli ihtarları taşır şekilde davalı tarafa tebliğine, " karar verilmiştir.

 

Davacı erkek vekili tarafından ıslah dilekçesi verilmemiştir.

 

24/09/2019 tarihli duruşmada: Davacı vekili: "Bizim sadece velayete ilişkin talebimiz vardır, mahkememiz gerekli görürse tanıkalrımız hazır edeceğiz." şeklinde beyanda bulunmuş, davalı vekili: "Bizim velayet talebimiz vardır, davacı taraf çocukla hiç gözükmemektedir, velayet talebini ve tanık dinletme taleplerini kabul etmiyoruz, velayetin tarafımıza verilmesi ile çocuk için işitirak nafakası verilmesini talep ediyoruz." şeklinde beyanda bulunmuştur.

 

Mahkemece yapılan yargılama sonunda: "Davacı ve davalı yan öncelikle anlaşmalı olarak boşanmak istemiş iseler de sonrasında anlaşma gerçekleşmediğinden sehven davalıya çekişmeli boşanma davası olarak davasını ıslahı için süre verilmiş ancak daha sonra davacı yana süre verilmiş ve davaya çekişmeli boşanma olarak devam edilmiştir.... Davacı tarafından davalı aleyhine ıslah ile  açılan boşanma davası kaynağını Medeni Kanunun 166. Maddesinde bulan şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasıdır. M.K.nun M.166’da belirtildiği üzere evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede  temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.... Türk medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır....... Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korumaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( Türk Medeni Kanunun madde 166/2 )..... Y.2.H.D’nin 11.07.2001 T.2001/9678 E. 2001/10965 Karar sayılı içtihadı ile, Kadından kaynaklanan, evlilik birliğini temelinden sarsan herhangi bir maddi hadisenin varlığı ispat edilmemiştir........ Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir...... Somut olayda davacı dava dilekçesinde evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dair vakalarını ve davalının kusurunu sunduğu tanık ve diğer delillerden ispatlayamamıştır, bu nedenlerle davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş ve ayrı yaşamaları nedeniyle davalı kadın ve müşterek çocuk yararına tedbir nafakası takdir edilmiştir." gerekçesiyle; davanın reddine, davacı kadın yararına dava tarihi olan 24/01/2018 tarihinden itibaren 300 TL aylık her ay tedbir nafakasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, müşterek çocuk yararına dava tarihi olan  24/01/2018 tarihinden itibaren 300 TL aylık her ay tedbir nafakasının müşterek çocuğa harcanmak üzere davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

 

Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; yargılama esnasında taraf işlemlerinde mahkemece birtakım sorunlarla karşılaşıldığını, 06/12/2018 tarihinde sundukları dilekçenin cevap dilekçesi ve karşı dava dilekçesi niteliği taşıdığını, harçları da yatırdıklarını, yargılama sonunda karşı davada yer alan talepleri ile ilgili hüküm kurulmadığını, dilekçenin davacıya tebliğ edilmesine rağmen dilekçe sunmadıkları şeklinde zapta geçirildiğini, davacı tarafın kesin süre içinde yeni bir dilekçe sunmadığı için buna karşılık yeniden dilekçe sunma ihtimalinin zaten kalmadığını, taraflarınca sunulan dilekçenin cevap dilekçesi olarak kabul edilmesi nedeniyle boşanma, manevi tazminat, velayet ve nafaka taleplerine ilişkin değerlendirme yapılmadığını, usul işlemlerinde yapılan hatalar nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini, adil yargılanma, savunma hakkı, mahkemeye başvuru hakkı, hukuki dinlenilme hakkı sebepleriyle kararı istinaf ettiklerini belirterek hükmün bozularak karşı dava bakımından da karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Kadın vekili tarafından erkeğin davasında verilen karara yönelik istinaf talebinde bulunulmadığından mahkemece verilen karar kesinleşmiştir.

 

Mahkemece taraf sıfatlarının karıştırılması nedeniyle davalı kadına ıslah dilekçesi düzenlenmesi için süre verildiği, davalı kadın vekili tarafından sunulan 06/12/2018 tarihli dilekçe ıslah dilekçesi olarak nitelendirilmiş ise de, dilekçe bütün olarak incelendiğinde karşı dava dilekçesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

 

Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir (Harçlar K.md.6). Davalı-davacı kadın ıslah harcı adıyla 35,90 TL yatırmıştır. Davalı-davacı kadına eksik harçları yatırması için süre verilmeli (Harçlar K.md.30-32), eksik harcın tamamlanması halinde davalı-davacı kadının davasının esası ile ilgili bir karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemesi HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olduğundan istinaf talebinin kabulüne, belirtilen eksiklik giderilerek karşı dava hakkında karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine (HMK 305/A-1) dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

 

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davalının istinaf talebinin KABULÜNE, yukarıda belirtilen eksiklik giderilerek karşı dava hakkında karar verilmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

2-İstinaf peşin harcının talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,

3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,

Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Dairemize verilecek bir dilekçe ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.   22/12/2020  

 

Diğer Kararlar